Nafaka, TDK’ ya göre, “Geçinmek için gerekli olan şeylerin bütünü, geçimlik” veya “Birinin geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimselere, mahkeme kararıyla bağlanan aylık.” olarak tanımlanmaktadır.
Nafaka, Türk Medeni Kanununda düzenlenmiş olup Türk hukukunun tartışmalı konularından bir tanesidir. Tedbir nafakası, yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, yardım nafakası olmak üzere çeşitlerine ayrılmaktadır.
Tedbir Nafakası : Türk Medeni Kanunu’ nda 169’ uncu maddesinde geçici önlemler başlığı adı altında düzenlenmiştir. Kanun maddesine göre, “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.” Tedbir nafakası, geçici bir nafaka türü olup dava esnasında eş ve çocukların geçinmesi, barınması, korunmasına ilişkin verilen nafakadır.
Yoksulluk Nafakası : Türk Medeni Kanunu’ nun 175’ inci maddesine göre, “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.” . Yoksulluk nafakası, boşanma sebebiyle bir tarafın yoksulluğa düşmesi sebebiyle karşı taraftan mali gücü ile dengeli olarak talep ettiği nafaka türüdür.
İştirak nafakası : Türk Medeni Kanunu’ nun 182’ inci maddesinde hâkimin takdir yetkisi başlığı altında düzenlenmiştir. Kanun maddesine göre, “(1) Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler. (2) Mahkeme, kararında kişisel ilişki düzenlemesinin gereklerinin yerine getirilmemesi hâlinde, çocuğun menfaatine aykırı olmamak kaydıyla velayetin değiştirilebileceğini ihtar eder. (3) Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. (4) Hâkim, istem hâlinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.” İştirak nafakası, ortak çocuğu olan anne ve babanın, velayeti alan tarafa çocuğun barınma, gelişme, eğitim vb. ihtiyaçlarına katılmasını sağlayan nafaka türüdür.
Yardım nafakası, Türk Medeni Kanunu’ nun 364’ üncü maddesine göre, “(1) Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. (2) Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır.(3) Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.” Diğer nafaka türlerinden farklı olup yoksulluğa düşecek üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine vermekle yükümlü olduğu nafaka türüdür.
Nafakanın Belirlenmesi Ve Hesaplanması:
Evlilik birliğini daha fazla sürdüremeyen çiftlerin boşanması ya da ayrılması kaçınılmaz bir durumdur. Boşanma sonucu eşlerden birinin nafaka alabilmesi için boşanma davası esnasında ya da boşanma davasından sonra nafaka talebinde bulunması gerekmektedir.
Nafaka miktarının nasıl belirleneceğine ilişkin kanunda bir düzenleme olmamakla birlikte taraflar nafaka miktarında anlaşma sağlayabilecekleri gibi davaya bakan hâkimin yapacağı sosyo-ekonomik araştırma sonucu elde ettiği veriler ile de belirlenebilmektedir. Yapılacak araştırma neticesinde tarafların üzerine kayıtlı taşınır ve taşınmazları, çalışıyor ise aylık maaşı, maaş dışında varsa başka bir geliri, bakmakla yükümlü oldukları kişi ve sayısı dikkate alınmak suretiyle tespit edilerek hukuka uygun bir şekilde nafaka belirlenmektedir.
Örneğin, malvarlığı yerinde olan biriyle evli bir kadının evlilik birliği içerisinde yaşadığı lüks ve konforlu yaşam ile öğretmen bir eş ile evli bir kadının sürdürmüş olduğu yaşam birbirinden farklılık arz etmektedir. İşte bu ve bu gibi durumlarda nafaka miktarı belirlenirken dikkat edilmesi gereken husus, somut olayın özelliklerine ve hakkaniyete göre nafaka miktarının belirlenmesidir. Boşanma sebebiyle kadının evlilikte sürdürdüğü lüks ve konforlu yaşamdan mahrum edilmeden sosyal ve ekonomik durumun koşullarına uygun ve makul ölçüde nafakanın miktarının belirlenmesi gerekmektedir.
Burada dikkate alınması gereken bir diğer husus da nafaka miktarı belirlenirken onu ödeyecek olan nafaka borçlusunun ekonomik gücü ile dengeli ve ölçülü olması gerekmektedir. Nafaka borçlusu çok zengin diye ona yüksek bir nafaka ödemeye zorlamak hakkaniyete aykırılık teşkil etmektedir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’ nin 2021/8556 E. , 2021/9484 K. Sayılı ilamına göre, “Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanunu’nun 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir.” şeklinde kararı bulunmaktadır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/8056 E. , 2019/610 K. Sayılı ilamına göre, “Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Mahkemece davalı-karşı davacı kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ise de; dosya arasında bulunan tapu kayıtlarından kadının tarla vasıflı taşınmazlarının olduğu anlaşılmaktadır. Kadına ait tapu kaydında bulunan taşınmazların değerinin belirlenmesi, varsa getirdiği gelirin hesaplanması ve kadını yoksulluktan kurtarıp kurtarmayacağı belirlendikten sonra erkeğin ekonomik, sosyal durumu da göz önünde bulundurularak bir karar verilmesi gerekir.” şeklinde kararı bulunmaktadır.
Nafaka miktarının belirlendikten sonra elde olmayan sebepler dolayısı ile önceden tahmin edilemeyecek durumlar gün yüzüne çıkabilmektedir. Örneğin, nafaka yükümlüsünün ekonomik durumu iyi bir hal alabileceği gibi artık kendi geçimini bile karşılayamaz duruma gelebilmektedir. Bu durumun tam tersi de yaşanabilmektedir. Mesela nafaka alacaklısının evlenmesi, iş hayatında kariyer ilerlemesi yaşaması, nafaka bağlandığı sırada çalışmayan nafaka alacaklısının ilerleyen dönemlerde çalışmaya başlaması gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir. Nafaka yükümlüsünün nafaka miktarının azaltılması ya da kaldırılması için talepte bulunabilme olanağının yanı sıra nafaka alacaklısının da nafaka miktarının artırılması için talepte bulunma imkânı bulunmaktadır. Kısacası nafaka alacaklısının ve borçlusunun gerek sosyal gerekse de ekonomik hayatında meydana gelen değişimler nafaka miktarının artırımına sebep olabileceği gibi azaltılmasına da neden olabilmektedir.
Nafaka Artırım Davası Ve Nafakanın Kaldırılması Davası:
Nafaka, enflasyonun zaman içerisindeki değişimi, nafaka eğer çocuklar için ödeniyorsa çocuğun yaş aldıkça fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarının değişmesi, eğitim durumu, hasta ise tedavi giderleri, içinde bulunduğu sosyal ortam ve kültürel ihtiyaçları zamanla değişiklik arz etmektedir. Bu ve bu gibi sebepler dolayısıyla nafakanın artırımı yoluna gidilebilmektedir. Bunun için de müracaat edilmesi gereken hukuki yol, “Nafaka artırım davası” dır.
Nafaka artırım davası, nafaka alacaklısının almış olduğu nafaka miktarının artık hayatını idame ettirebilmesi bakımından artık yeterli gelmemesi halinde gündeme gelmektedir. Söz konusu dava, nafaka alacaklısı tarafından nafaka borçlusuna karşı açılmaktadır.
Nafaka alan tarafın, nafakanın yıllar içerisinde artırımının gerçekleşebilmesi için kendi aralarında protokol hazırlayabilmektedirler. Hazırlayacakları protokol ile nafakanın her yıl hangi oranda artmasını istiyorlarsa ona göre bir madde ekleyerek nafakanın o zaman dilimindeki koşullara uygun hale getirilmesi sağlanabilmektedir.
Taraflar kendi aralarında anlaşma sağlayamadıkları durumunda nafakanın günümüz şartlarına göre yeniden hesaplanabilmesi için yargı yoluna müracaat edebilmektedirler. Başvuracakları hukuki müessese ise “Nafaka Artırım Davası” müessesidir.
Nafaka artırım davası, TMK’ nın 176’ ncı maddesinin (4)’ üncü fıkrasında kaleme alınmış olup madde hükmüne göre, “Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.”
Anılan madde hükmünden de anlaşılacağı üzere kanun koyucu, tarafların ekonomik düzeylerinin artış göstermesi halinde veyahut hakkaniyet gereği nafaka artırımına gidilebileceği gibi azaltılabileceği yönünde karar verebilmektedir.
Keza aynı kanunun 331’ inci maddesinde “Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.” şeklinde hüküm bulunmaktadır. Söz konusu kanun hükmünde anılan durumun değişmesi ile kast edilen, nafaka talep eden ve talep edilen kişinin zaman içerisinde ekonomik koşullarının değişiklik göstermesidir.
Nafaka talep eden tarafın zaman içerisinde çalıştığı üst kademe pozisyondan ayrılıp, asgari ücretle çalışan bir birey haline gelmesi durumunda artık hayatını idame ettirmek oldukça güç hale gelebilmektedir. İşte bu durumda nafaka miktarının artırımı yoluna müracaat edilebilmektedir. Hâkim, tarafların sosyo-ekonomik durumlarını gözeterek hangi tarafın yoksulluğa düştüğünü tespit ederek nafakanın artırımına ya da azaltılmasına karar verebileceği gibi nafaka ödenmesine ihtiyaç kalmadığını tespit etmesi halinde nafakanın kaldırılmasına da karar verebilmektedir.
Nafaka Miktarının Azaltılması Ya Da Nafakanın Kaldırılmasının Altında Yatan Sebepler:
- Nafaka yükümlüsünün çalışma hayatında meydana gelen olumsuzluklar, (memur ise memuriyetten çıkarılma, kademe ilerlemesinin durdurulması, yüksek maaşla üst kademe pozisyonda çalışıyor iken asgari ücretle çalışmaya başlaması vs.)
- Nafaka yükümlüsünün çalışma iş gücünü azaltacak ya da ortadan kaldıracak hastalığa yakalanması,
- Nafaka yükümlüsünün iflas etmesi,
- Nafaka yükümlüsünün emekli olması sebebiyle gelir durumunun değişmesi,
- Nafaka yükümlüsünün yeniden evlenmesi,
- Nafaka yükümlüsünün bakmakla yükümlü olduğu kişilerde artış yaşanması.
Otomatik Nafaka Artışı:
Nafaka, boşanma davası neticesinde aylık olarak ödenen irat olup nafaka bağlanmasına hükmedecek hâkimin her yıl yeniden nafakanın hesaplanması yerine tarafların belirleyeceği ayda, TÜİK tarafından yayınlanan TÜFE artış oranında nafakanın artırılmasına karar verebilmektedir. Böylelikle nafaka her yıl TÜİK tarafından belirlenen artış oranıyla güncel tutulmakta ve içinde bulunulan ekonomik durumlara kolaylıkla adapte olabilmeyi sağlamaktadır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/3941 E. , 2019/8662 K. sayılı ilamında, “… davanın kısmen kabulü ile tarafların müşterek çocukları 04/07/2002 doğumlu küçük … Kol için dava tarihinden itibaren ( tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla ) aylık 2.000,00 TL iştirak nafakasının davalıdan alınarak velayeten davacı anneye verilmesine, nafaka miktarının her yılın Ocak ayında TÜİK tarafından açıklanan TÜFE oranında artırılmasına karar verilmiştir…” şeklinde karar verilmiştir.
Nafaka Ödememenin Hukuki Sonuçları:
Nafaka yükümlülüğünü ihlal eden nafaka borçlusu ilk olarak icra tehdidi ile karşı karşıya gelmekte olup buna rağmen halen ödeme yapmaması durumunda ise tazyik hapsi ile karşı karşıya kalmaktadır.
1.Nafaka Alacağının İcra Takibine Konulması:
Nafaka alacağını tahsil edemeyen alacaklı, nafaka alacağını elde edebilmek maksadıyla nafakanın türüne göre ilamlı ya da ilamsız icra takibi yoluna başvurabilmektedir. Örneğin boşanma davası sırasında karar verilen tedbir nafakasına ilişkin olarak verilen bu karar ara karar niteliğinde olup bu sebeple ilamsız icra takibine konu ediliyorken; davanın sonuçlanması durumunda verilen karara ilişkin olarak ilamlı icra takibi başlatılabilmektedir. İcra takibi ile karşı karşıya kalan nafaka borçlusu, nafaka borcunu 7 gün içinde ödeyebileceği gibi borcunu ödememesi durumunda haciz işlemleri ile karşı karşıya gelmektedir. Bu durumda cebri icra yolu ile gerçekleştirilen haciz neticesinde nafaka ödenmektedir.
2.Nafaka Yükümlülüğüne Uymama Suçu:
Nafaka yükümlülüğünü ihlal eden nafaka borçlusu, nafaka alacaklısının şikâyet hakkını kullanması ile birlikte tazyik hapsiyle karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz bir durumdur. İcra Ve İflas Kanunu’ nda nafaka yükümlülüğüne aykırı olarak hareket eden nafaka borçlusunun bu davranışı suç olarak düzenlenmiştir. İcra Ve İflas Kanunu’ nun 344’ üncü maddesine göre,
- Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir.
- Borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanması bu davanın sonuna bırakılabilir.
İcra Ve İflas Kanunu’ nun devamındaki maddede ise borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanmasının bu davanın sonuna bırakılabileceği düzenlenmiştir.
Nafaka yükümlülüğünü ihlal eden nafaka borçlusuna karşı açılacak davada yetkili icra mahkemesi, icra takibinin yapıldığı yerdeki mahkemedir. Örneğin, nafaka borcunu ödemeyen nafaka borçlusuna karşı icra takibi İzmir’ de başlatıldıysa açılacak davada ise İzmir İcra Mahkemeleri yetkili olacaktır.
Çalışan eş adına yoksulluk nafakasına hükmedilebilir mi?
Yoksulluk nafakasında belirtilen “yoksulluk” kelimesinin tam olarak ne anlama geldiği kanunda açıklanmamıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür ( eğitim ) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için boşanma sebebiyle diğer tarafın yoksulluğa düşmesi gerekmektedir. Yani yeme, içme, barınma, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda olmak gerekmektedir.
Eşin evlilik birliği içerisinde salt olarak çalışıyor olması boşandığında kendisine nafaka bağlanamayacağı anlamına gelmemelidir. Örneğin, karı koca asgari ücretle bir fabrikada işçi olarak çalışmakta olup diğer eşe ait evde ikamet etmektedirler. Boşanma sebebiyle ayrılan çiftlerden ev sahibi olmayan eşin sırf asgari ücretle fabrikada çalışıyor olması sebebiyle nafaka verilmemesi yönünde hüküm hayatın olağan akışına aykırılık teşkil etmektedir. Şöyle ki, boşanan eş evlilik birliği içerisinde barınma ihtiyacını karşılamak için herhangi bir ödeme yapmazken boşandığı için barınma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Keza çalışmasıyla beraber yeme, içme gibi ihtiyaçlarını karşılayabilecekken elde ettiği gelir barınma ihtiyacını karşılamaya yetmeyecektir. Günümüzde artık ev kiraları bile hemen hemen asgari ücretle yarışacak seviyeye gelmişken eşin çalışıyor olması sebebiyle nafaka bağlanmaması yönünde hüküm verilmesi hayatın olağan akışına aykırıdır.
Salt olarak eşin sigortalı bir işte maaşlı olarak çalışıyor olması nafaka bağlanamayacağı anlamına gelmemelidir. Burada dikkat edilmesi gereken husus eşin çalışarak elde ettiği gelirin onu yoksulluktan kurtaracak düzeyde olup olmadığıdır. Bu sebeple her somut olay kendine özgü hususlar içerdiğinden olayın özelliklerine göre yorumlanmalıdır.
Hukuk Genel Kurulu 2017/1009 E. , 2019/1179 K. sayılı ilamında, “…Yargıtay’ ın yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.12.2001 tarihli ve 2001/2-1158 E., 1185 K; 01.08.2002 tarihli ve 2002/2-397 E., 339 K.; 28.02.2007 tarihli ve 2007/3-84 E., 95 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275E., 275 K.; 11.03.2009 tarihli ve 2009/2-73 E., 2009/118 K.; 13.05.2009 tarihli ve 2009/3-165 E., 2009/186 K.; 04.05.2011 tarihli ve 2011/2-155 E., 2011/278 K. sayılı kararları). Hatta asgari ücretin biraz üzerinde gelire sahip olunması dahi yoksulluk nafakasının bağlanmasını imkânsız kılmaz…”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/23815 E. , 2018/10391 K. sayılı ilamına göre, “…Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; mahkemece yaptırılan sosyal ekonomik durum araştırma tutanağına göre kadının ev hanımı olduğu tespit edilmiş ise de, dosya arasında bulunan Sosyal Güvenlik Kurumu kaydında davacı kadın sigortalı çalışan olarak görünmektedir. O halde davacı kadının çalışıp çalışmadığının, çalışıyorsa yoksulluktan kurtaracak düzeyde düzenli ve sürekli bir gelirinin olup olmadığının, işten ayrılmışsa kendi isteği ile mi yoksa zorunlu olarak mı ayrıldığı hususları araştırılarak; boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceğinin belirlenmesi, gerçekleşecek sonucuna göre kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekirken; bu konuda eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir…”
NAFAKANIN ARTIRIMI
Nafaka, TDK’ ya göre, “Geçinmek için gerekli olan şeylerin bütünü, geçimlik” veya “Birinin geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimselere, mahkeme kararıyla bağlanan aylık.” olarak tanımlanmaktadır.
Nafaka, Türk Medeni Kanununda düzenlenmiş olup Türk hukukunun tartışmalı konularından bir tanesidir. Tedbir nafakası, yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, yardım nafakası olmak üzere çeşitlerine ayrılmaktadır.
Tedbir Nafakası : Türk Medeni Kanunu’ nda 169’ uncu maddesinde geçici önlemler başlığı adı altında düzenlenmiştir. Kanun maddesine göre, “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.” Tedbir nafakası, geçici bir nafaka türü olup dava esnasında eş ve çocukların geçinmesi, barınması, korunmasına ilişkin verilen nafakadır.
Yoksulluk Nafakası : Türk Medeni Kanunu’ nun 175’ inci maddesine göre, “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.” . Yoksulluk nafakası, boşanma sebebiyle bir tarafın yoksulluğa düşmesi sebebiyle karşı taraftan mali gücü ile dengeli olarak talep ettiği nafaka türüdür.
İştirak nafakası : Türk Medeni Kanunu’ nun 182’ inci maddesinde hâkimin takdir yetkisi başlığı altında düzenlenmiştir. Kanun maddesine göre, “(1) Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler. (2) Mahkeme, kararında kişisel ilişki düzenlemesinin gereklerinin yerine getirilmemesi hâlinde, çocuğun menfaatine aykırı olmamak kaydıyla velayetin değiştirilebileceğini ihtar eder. (3) Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. (4) Hâkim, istem hâlinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.” İştirak nafakası, ortak çocuğu olan anne ve babanın, velayeti alan tarafa çocuğun barınma, gelişme, eğitim vb. ihtiyaçlarına katılmasını sağlayan nafaka türüdür.
Yardım nafakası, Türk Medeni Kanunu’ nun 364’ üncü maddesine göre, “(1) Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. (2) Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır.(3) Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.” Diğer nafaka türlerinden farklı olup yoksulluğa düşecek üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine vermekle yükümlü olduğu nafaka türüdür.
Nafakanın Belirlenmesi Ve Hesaplanması:
Evlilik birliğini daha fazla sürdüremeyen çiftlerin boşanması ya da ayrılması kaçınılmaz bir durumdur. Boşanma sonucu eşlerden birinin nafaka alabilmesi için boşanma davası esnasında ya da boşanma davasından sonra nafaka talebinde bulunması gerekmektedir.
Nafaka miktarının nasıl belirleneceğine ilişkin kanunda bir düzenleme olmamakla birlikte taraflar nafaka miktarında anlaşma sağlayabilecekleri gibi davaya bakan hâkimin yapacağı sosyo-ekonomik araştırma sonucu elde ettiği veriler ile de belirlenebilmektedir. Yapılacak araştırma neticesinde tarafların üzerine kayıtlı taşınır ve taşınmazları, çalışıyor ise aylık maaşı, maaş dışında varsa başka bir geliri, bakmakla yükümlü oldukları kişi ve sayısı dikkate alınmak suretiyle tespit edilerek hukuka uygun bir şekilde nafaka belirlenmektedir.
Örneğin, malvarlığı yerinde olan biriyle evli bir kadının evlilik birliği içerisinde yaşadığı lüks ve konforlu yaşam ile öğretmen bir eş ile evli bir kadının sürdürmüş olduğu yaşam birbirinden farklılık arz etmektedir. İşte bu ve bu gibi durumlarda nafaka miktarı belirlenirken dikkat edilmesi gereken husus, somut olayın özelliklerine ve hakkaniyete göre nafaka miktarının belirlenmesidir. Boşanma sebebiyle kadının evlilikte sürdürdüğü lüks ve konforlu yaşamdan mahrum edilmeden sosyal ve ekonomik durumun koşullarına uygun ve makul ölçüde nafakanın miktarının belirlenmesi gerekmektedir.
Burada dikkate alınması gereken bir diğer husus da nafaka miktarı belirlenirken onu ödeyecek olan nafaka borçlusunun ekonomik gücü ile dengeli ve ölçülü olması gerekmektedir. Nafaka borçlusu çok zengin diye ona yüksek bir nafaka ödemeye zorlamak hakkaniyete aykırılık teşkil etmektedir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’ nin 2021/8556 E. , 2021/9484 K. Sayılı ilamına göre, “Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanunu’nun 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir.” şeklinde kararı bulunmaktadır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/8056 E. , 2019/610 K. Sayılı ilamına göre, “Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Mahkemece davalı-karşı davacı kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ise de; dosya arasında bulunan tapu kayıtlarından kadının tarla vasıflı taşınmazlarının olduğu anlaşılmaktadır. Kadına ait tapu kaydında bulunan taşınmazların değerinin belirlenmesi, varsa getirdiği gelirin hesaplanması ve kadını yoksulluktan kurtarıp kurtarmayacağı belirlendikten sonra erkeğin ekonomik, sosyal durumu da göz önünde bulundurularak bir karar verilmesi gerekir.” şeklinde kararı bulunmaktadır.
Nafaka miktarının belirlendikten sonra elde olmayan sebepler dolayısı ile önceden tahmin edilemeyecek durumlar gün yüzüne çıkabilmektedir. Örneğin, nafaka yükümlüsünün ekonomik durumu iyi bir hal alabileceği gibi artık kendi geçimini bile karşılayamaz duruma gelebilmektedir. Bu durumun tam tersi de yaşanabilmektedir. Mesela nafaka alacaklısının evlenmesi, iş hayatında kariyer ilerlemesi yaşaması, nafaka bağlandığı sırada çalışmayan nafaka alacaklısının ilerleyen dönemlerde çalışmaya başlaması gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir. Nafaka yükümlüsünün nafaka miktarının azaltılması ya da kaldırılması için talepte bulunabilme olanağının yanı sıra nafaka alacaklısının da nafaka miktarının artırılması için talepte bulunma imkânı bulunmaktadır. Kısacası nafaka alacaklısının ve borçlusunun gerek sosyal gerekse de ekonomik hayatında meydana gelen değişimler nafaka miktarının artırımına sebep olabileceği gibi azaltılmasına da neden olabilmektedir.
Nafaka Artırım Davası Ve Nafakanın Kaldırılması Davası:
Nafaka, enflasyonun zaman içerisindeki değişimi, nafaka eğer çocuklar için ödeniyorsa çocuğun yaş aldıkça fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarının değişmesi, eğitim durumu, hasta ise tedavi giderleri, içinde bulunduğu sosyal ortam ve kültürel ihtiyaçları zamanla değişiklik arz etmektedir. Bu ve bu gibi sebepler dolayısıyla nafakanın artırımı yoluna gidilebilmektedir. Bunun için de müracaat edilmesi gereken hukuki yol, “Nafaka artırım davası” dır.
Nafaka artırım davası, nafaka alacaklısının almış olduğu nafaka miktarının artık hayatını idame ettirebilmesi bakımından artık yeterli gelmemesi halinde gündeme gelmektedir. Söz konusu dava, nafaka alacaklısı tarafından nafaka borçlusuna karşı açılmaktadır.
Nafaka alan tarafın, nafakanın yıllar içerisinde artırımının gerçekleşebilmesi için kendi aralarında protokol hazırlayabilmektedirler. Hazırlayacakları protokol ile nafakanın her yıl hangi oranda artmasını istiyorlarsa ona göre bir madde ekleyerek nafakanın o zaman dilimindeki koşullara uygun hale getirilmesi sağlanabilmektedir.
Taraflar kendi aralarında anlaşma sağlayamadıkları durumunda nafakanın günümüz şartlarına göre yeniden hesaplanabilmesi için yargı yoluna müracaat edebilmektedirler. Başvuracakları hukuki müessese ise “Nafaka Artırım Davası” müessesidir.
Nafaka artırım davası, TMK’ nın 176’ ncı maddesinin (4)’ üncü fıkrasında kaleme alınmış olup madde hükmüne göre, “Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.”
Anılan madde hükmünden de anlaşılacağı üzere kanun koyucu, tarafların ekonomik düzeylerinin artış göstermesi halinde veyahut hakkaniyet gereği nafaka artırımına gidilebileceği gibi azaltılabileceği yönünde karar verebilmektedir.
Keza aynı kanunun 331’ inci maddesinde “Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.” şeklinde hüküm bulunmaktadır. Söz konusu kanun hükmünde anılan durumun değişmesi ile kast edilen, nafaka talep eden ve talep edilen kişinin zaman içerisinde ekonomik koşullarının değişiklik göstermesidir.
Nafaka talep eden tarafın zaman içerisinde çalıştığı üst kademe pozisyondan ayrılıp, asgari ücretle çalışan bir birey haline gelmesi durumunda artık hayatını idame ettirmek oldukça güç hale gelebilmektedir. İşte bu durumda nafaka miktarının artırımı yoluna müracaat edilebilmektedir. Hâkim, tarafların sosyo-ekonomik durumlarını gözeterek hangi tarafın yoksulluğa düştüğünü tespit ederek nafakanın artırımına ya da azaltılmasına karar verebileceği gibi nafaka ödenmesine ihtiyaç kalmadığını tespit etmesi halinde nafakanın kaldırılmasına da karar verebilmektedir.
Nafaka Miktarının Azaltılması Ya Da Nafakanın Kaldırılmasının Altında Yatan Sebepler:
- Nafaka yükümlüsünün çalışma hayatında meydana gelen olumsuzluklar, (memur ise memuriyetten çıkarılma, kademe ilerlemesinin durdurulması, yüksek maaşla üst kademe pozisyonda çalışıyor iken asgari ücretle çalışmaya başlaması vs.)
- Nafaka yükümlüsünün çalışma iş gücünü azaltacak ya da ortadan kaldıracak hastalığa yakalanması,
- Nafaka yükümlüsünün iflas etmesi,
- Nafaka yükümlüsünün emekli olması sebebiyle gelir durumunun değişmesi,
- Nafaka yükümlüsünün yeniden evlenmesi,
- Nafaka yükümlüsünün bakmakla yükümlü olduğu kişilerde artış yaşanması.
Otomatik Nafaka Artışı:
Nafaka, boşanma davası neticesinde aylık olarak ödenen irat olup nafaka bağlanmasına hükmedecek hâkimin her yıl yeniden nafakanın hesaplanması yerine tarafların belirleyeceği ayda, TÜİK tarafından yayınlanan TÜFE artış oranında nafakanın artırılmasına karar verebilmektedir. Böylelikle nafaka her yıl TÜİK tarafından belirlenen artış oranıyla güncel tutulmakta ve içinde bulunulan ekonomik durumlara kolaylıkla adapte olabilmeyi sağlamaktadır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/3941 E. , 2019/8662 K. sayılı ilamında, “… davanın kısmen kabulü ile tarafların müşterek çocukları 04/07/2002 doğumlu küçük … Kol için dava tarihinden itibaren ( tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla ) aylık 2.000,00 TL iştirak nafakasının davalıdan alınarak velayeten davacı anneye verilmesine, nafaka miktarının her yılın Ocak ayında TÜİK tarafından açıklanan TÜFE oranında artırılmasına karar verilmiştir…” şeklinde karar verilmiştir.
Nafaka Ödememenin Hukuki Sonuçları:
Nafaka yükümlülüğünü ihlal eden nafaka borçlusu ilk olarak icra tehdidi ile karşı karşıya gelmekte olup buna rağmen halen ödeme yapmaması durumunda ise tazyik hapsi ile karşı karşıya kalmaktadır.
1.Nafaka Alacağının İcra Takibine Konulması:
Nafaka alacağını tahsil edemeyen alacaklı, nafaka alacağını elde edebilmek maksadıyla nafakanın türüne göre ilamlı ya da ilamsız icra takibi yoluna başvurabilmektedir. Örneğin boşanma davası sırasında karar verilen tedbir nafakasına ilişkin olarak verilen bu karar ara karar niteliğinde olup bu sebeple ilamsız icra takibine konu ediliyorken; davanın sonuçlanması durumunda verilen karara ilişkin olarak ilamlı icra takibi başlatılabilmektedir. İcra takibi ile karşı karşıya kalan nafaka borçlusu, nafaka borcunu 7 gün içinde ödeyebileceği gibi borcunu ödememesi durumunda haciz işlemleri ile karşı karşıya gelmektedir. Bu durumda cebri icra yolu ile gerçekleştirilen haciz neticesinde nafaka ödenmektedir.
2.Nafaka Yükümlülüğüne Uymama Suçu:
Nafaka yükümlülüğünü ihlal eden nafaka borçlusu, nafaka alacaklısının şikâyet hakkını kullanması ile birlikte tazyik hapsiyle karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz bir durumdur. İcra Ve İflas Kanunu’ nda nafaka yükümlülüğüne aykırı olarak hareket eden nafaka borçlusunun bu davranışı suç olarak düzenlenmiştir. İcra Ve İflas Kanunu’ nun 344’ üncü maddesine göre,
- Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir.
- Borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanması bu davanın sonuna bırakılabilir.
İcra Ve İflas Kanunu’ nun devamındaki maddede ise borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanmasının bu davanın sonuna bırakılabileceği düzenlenmiştir.
Nafaka yükümlülüğünü ihlal eden nafaka borçlusuna karşı açılacak davada yetkili icra mahkemesi, icra takibinin yapıldığı yerdeki mahkemedir. Örneğin, nafaka borcunu ödemeyen nafaka borçlusuna karşı icra takibi İzmir’ de başlatıldıysa açılacak davada ise İzmir İcra Mahkemeleri yetkili olacaktır.
Çalışan eş adına yoksulluk nafakasına hükmedilebilir mi?
Yoksulluk nafakasında belirtilen “yoksulluk” kelimesinin tam olarak ne anlama geldiği kanunda açıklanmamıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür ( eğitim ) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için boşanma sebebiyle diğer tarafın yoksulluğa düşmesi gerekmektedir. Yani yeme, içme, barınma, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda olmak gerekmektedir.
Eşin evlilik birliği içerisinde salt olarak çalışıyor olması boşandığında kendisine nafaka bağlanamayacağı anlamına gelmemelidir. Örneğin, karı koca asgari ücretle bir fabrikada işçi olarak çalışmakta olup diğer eşe ait evde ikamet etmektedirler. Boşanma sebebiyle ayrılan çiftlerden ev sahibi olmayan eşin sırf asgari ücretle fabrikada çalışıyor olması sebebiyle nafaka verilmemesi yönünde hüküm hayatın olağan akışına aykırılık teşkil etmektedir. Şöyle ki, boşanan eş evlilik birliği içerisinde barınma ihtiyacını karşılamak için herhangi bir ödeme yapmazken boşandığı için barınma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Keza çalışmasıyla beraber yeme, içme gibi ihtiyaçlarını karşılayabilecekken elde ettiği gelir barınma ihtiyacını karşılamaya yetmeyecektir. Günümüzde artık ev kiraları bile hemen hemen asgari ücretle yarışacak seviyeye gelmişken eşin çalışıyor olması sebebiyle nafaka bağlanmaması yönünde hüküm verilmesi hayatın olağan akışına aykırıdır.
Salt olarak eşin sigortalı bir işte maaşlı olarak çalışıyor olması nafaka bağlanamayacağı anlamına gelmemelidir. Burada dikkat edilmesi gereken husus eşin çalışarak elde ettiği gelirin onu yoksulluktan kurtaracak düzeyde olup olmadığıdır. Bu sebeple her somut olay kendine özgü hususlar içerdiğinden olayın özelliklerine göre yorumlanmalıdır.
Hukuk Genel Kurulu 2017/1009 E. , 2019/1179 K. sayılı ilamında, “…Yargıtay’ ın yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.12.2001 tarihli ve 2001/2-1158 E., 1185 K; 01.08.2002 tarihli ve 2002/2-397 E., 339 K.; 28.02.2007 tarihli ve 2007/3-84 E., 95 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275E., 275 K.; 11.03.2009 tarihli ve 2009/2-73 E., 2009/118 K.; 13.05.2009 tarihli ve 2009/3-165 E., 2009/186 K.; 04.05.2011 tarihli ve 2011/2-155 E., 2011/278 K. sayılı kararları). Hatta asgari ücretin biraz üzerinde gelire sahip olunması dahi yoksulluk nafakasının bağlanmasını imkânsız kılmaz…”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/23815 E. , 2018/10391 K. sayılı ilamına göre, “…Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; mahkemece yaptırılan sosyal ekonomik durum araştırma tutanağına göre kadının ev hanımı olduğu tespit edilmiş ise de, dosya arasında bulunan Sosyal Güvenlik Kurumu kaydında davacı kadın sigortalı çalışan olarak görünmektedir. O halde davacı kadının çalışıp çalışmadığının, çalışıyorsa yoksulluktan kurtaracak düzeyde düzenli ve sürekli bir gelirinin olup olmadığının, işten ayrılmışsa kendi isteği ile mi yoksa zorunlu olarak mı ayrıldığı hususları araştırılarak; boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceğinin belirlenmesi, gerçekleşecek sonucuna göre kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekirken; bu konuda eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir…”